29 Aralık 2012 Cumartesi

Dünya'da İlk Standart Kanun


    


      Kanunname-i İhtisab-ı Bursa (Bursa Belediyesi Kanunu), dünyanın ilk standart kanunudur. Sulan II. Bayezid zamanında, 1502 yılında yürürlüğe giren kanun o günün ilk, bugünün hala eskimemiş kanunudur.
Bu fermanda; hayvan ürünleri, türlü sebze-meyve, tuz, ekmek, sanayi ürünleri, tekstil ürünleri, tarım-tahıl ürünleri, orman ürünleri, deri ürünlerinin satışları, konulacak fiyatlar ve kaliteleri bir standarda bağlanmıştır.

Bu standartlardan bazılar şunlardır :

Çörekler :
Ekmek ağırlığının yarısı olup ak undan olacak ve unun bir kilesine bir okka (400 dirhem) yağ konulacak.

Meyveler :
Kaplı (yeşil kabuklu) fındığın kaplı olarak bir okkası, bir akçeye olacak. Kapsızın 200 dirhemi, bir akçeye olacak ve mevsimi geçtikten sonra 125 dirhemi, bir akçeye olacaktır.

Sebzeler :
Aş kabağına (taze kabak) 3 gün narh olmayacak. Üç günden sonra üç okka, bir akçeye olacak. Haftasında 4 okka, ikinci haftasında 5 okka, üçüncü haftasında 6 okka, dördüncü haftada 8 okka, bir akçeye olacak.

Kuyumcular :
Kullanılan gümüş 80 ayardan düşük olmayacak. Altının miskali de 60 akçelikten aşağı olmayacak


For English:



The First LAW ABOUT STANDARDS of The WORLD


“Kanunname-i Ihtisab-i Bursa ( The Law of Bursa Municipality ) was the first law about the standards. This law was imposed in the period of Sultan Bayezid II, in 1502. In this law, animal products, fruits and vegetables, salt, bread, industrial products, textile products, forest products, and leather products were bounded to a standard and their prices were fixed.
Some of these standards are that:
Pastry
The pastries will be made with white flour and they will be half weight of a bread. Into a bushel of flour one okka (400 drachma) oil will be added.
Fruits
One okka of the green nuts will be sold for one coin. 200 drachma of the peeled ones will be sold for one coin. After their seasons will be passed, 125 drachma will be sold for one coin.
Vegetables
For fresh courgette no official price will be fixed for 3 days. After 3 days 3 okka will be sold for one coin. In the first week 4 okka, in the second week 5 okka, in the third week 6 okka, in the fourth week 8 okka will be sold for one coin.
Jewellers
Silver will be not under 80 standard. 1.5 drams of gold will be not under 60 coins.



Yazan--> Ayşe Nur KARA

28 Aralık 2012 Cuma

Avrupa Gezisine Çıkan İlk Padişah






     Tarihimizde Avrupa gezisine çıkan ilk padişah, Sultan Abdülaziz'dir. 21 Haziran 1867 günü Fransa İmparatoru III. Napoleon'un çağrısı üzerine deniz yoluyla Avrupa'ya giden Abdülaziz, Fransa'nın Toulon kıyı kentine çıktı, oradan da Paris'e ulaştı. Burada uzun süre kalan Abdülaziz, Uluslararası Paris Sergisi'ni gezdi, iki ülkeyi ilgilendiren konularda görüşmeler yaptı. Daha sonra İngiltere Kraliçesi Victoria'nın konuğu olarak Londra'ya giden Abdülaziz, Viyana, Budapeşte ve Rusçuk'a da uğradı. 7 Ağustos 1867'de ülkesine döndü. Abdülaziz'in Türk hükümdarı sıfatıyla yurt dışına ilk kez çıkışı, dış ilişkilerimiz açısından önemli bir olay olarak yorumlandı. Ancak, unutmamak gerekir ki, Osmanlı Devleti'nin kuruluşundan sonraki Osmanlı padişahları, ordularının başında defalarca fetih savaşlarına çıkarak Avrupa ortalarına kadar gittiler. I. ve II. Murat, Yıldırım, Fatih, Kanuni tüm Balkan ülkelerini, Macaristan ve Avusturya ile Almanya'yı görerek tanımışlardır.


For English:

   Sultan Abdulaziz was the first sultan who tripped  to  Europe fo the first time.In June 21 1867, Abdulaziz went to Europe by sea for invitation of Napoleon III. who was Emperor  of France, and Abdulaziz went to Toulon in France and then he reached to Paris. Abdulaziz who stayed here for a long time visited the International Paris exhibition, and he had an interview the issues which concerned the two countries. Later, Abdulaziz who as an a guest of the Queen of England went to London and he visited to Vienna, Budapest and Ruscuk. Then , Sultan Abdulaziz returned his country in 7 August 1867. The capacity of the Turkish ruler Abdulaziz output to abroad which was interpreted as a significant event in terms of external relations. However, should not be forgetten that after the founding of the Ottoman sultans of the Ottoman Empire went to Europe with the armies. Murat I., Murat II., Yıldırım Bayezid, Mehmed the Conqueror and Suleyman the magnificient saw all Balkan countries, Hungary, Austria and Germany.



Yazan--> Ayşe Nur KARA

27 Aralık 2012 Perşembe

27 Aralık Atatürk'ün Ankara'ya Gelişi


     
    
       Birinci Dünya Savaşı sonunda yurdumuz yenilmiş sayıldı. Sevr Antlaşmasına göre yurdumuzun düşmanlar tarafından bölünmesi kararlaştırıldı. Urfa, Antep, Maraş, Adana, Antalya ve Osmanlı Devleti’nin merkezi İstanbul işgal edildi. Yunanlılar 15 Mayıs 1919’da İzmir’e girdiler.
                Yurdumuzu bu durumdan kurtarmak ve halkla el ele vermek için, Atatürk 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıktı. Halk tarafından büyük bir coşkuyla karşılanan Atatürk, 12 Haziran 1919’da Amasya’ya geldi. Burada alınan kararlar 22 Haziran 1919’da Amasya Genelgesi olarak yayınlandı.
                Daha sonra Erzurum’a geçen Atatürk, 23 Temmuz 1919’da Erzurum Kongresini, 4 Eylül 1919’da da Sivas Kongresini topladı. Bu kongrelerde milli iradeye dayalı hükümet kurulması ilk hedef olarak belirlendi. Tüm illere telgraflar çekilerek halkın kendi adına karar verecek temsilcileri seçmesi istendi. Seçilen temsilcilerin toplanacağı bir yer gerekliydi. Ankaralılar Atatürk’ü ve temsil heyetine seçilenleri Ankara’ya davet ettiler.
                Atatürk Kurtuluş Savaşı’nın en iyi Ankara’dan yönetileceği inancındaydı. Yurdumuzun tam ortasında ve cephelere de eşit uzaklıktaydı. Tüm illerde haberleşme ve ulaşım olanağı yoktu. Bu düşüncelerle Atatürk ve temsil heyetinin üyeleri 27 Aralık 1919’da saat 14.00’de Dikmen sırtlarından Ankara’ya geldi.
                Ankara ve çevresinin tüm halkı, Atatürk’ü ve temsil heyeti üyelerini büyük sevgi ve sevinç gösterileri ile karşıladılar. Davullar çalındı, oyunlar oynandı, seğmenler gösteriler yaptılar.
                Bu karşılama Ata’yı çok duygulandırmış, tüm karşılayanlara teşekkür ederek içinde bulunduğumuz durumu, bundan nasıl kurtulacağımızı belirten bir konuşma yapmıştı.
                O yıllarda Ankara’da yayınlanan haftalık Ankara Dergisi, Mustafa Kemal Paşa’nın Ankara’da karşılanışını 29 Aralık sayısında şöyle yazıyor : “Karşılama hazırlıkları üç gün önceden başladı. Ankara’nın her yanında bir şenlik, bir bayram havası yaşanıyordu.”  O günleri yaşayan Naşit Hakkı, Mustafa Kemal’in gelişini şöyle anlatıyor :
                “27 Aralık 1919’da, yiğit Ankaralılar, Kızılyokuş’tan eskimiş bir otomobil içinden inen bir çift gök rengi gözün derinliklerinde vatan ufuklarından esaret bulutlarının dağılışını görmüşler, yurdun kurtuluşuna inanmışlar ve onu ebedi reis tanımışlardı.
                Yassı bir deri kalpağın altında zayıf bir yüz, kaç ay, kaç yıl ve yıllar milleti için rahat nedir görmemiş çelikleşmiş, sarı bir çehre ve içe işleyen sıcak bir bakış. Boz palto altında sivil bir yol elbisesi kumandanca bir yürüyüş.  Mustafa Kemal Ankara’ya böyle gelmişti.”
                Atatürk’ün Ankara’ya gelişi, Kurtuluş Savaşı dönemindeki en önemli olaylardan biridir. Çünkü Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kuruluşu Türk ordusunun kurulup hazırlanması çalışmaları Ankara’da yapıldı. Ankara milli mücadelenin merkezi haline geldi. Kısaca Ankara o günlerde başkentlik görevini üstlenmiş oluyordu.


Yazan --> Ayşe Nur KARA

26 Aralık 2012 Çarşamba

Şahi Topu





      Şahi Osmanlı İmparatorluğu döneminde yapılıp kullanılmış özel bir savaş topudur.Bu top o zamana kadar yapılan en büyük toptur ve  İstanbul'un fethinde kullanılmıştır.

      Yapımı üç ay süren, çizimlerini Fatih Sultan Mehmet'in önderliğinde Türk mühendislerinin yaptığı topun dökümünü Bizanslıların daha önce sınır dışı ettiği Macar Urban adlı bir dökümcü yapmıştır. Bunun yanında döküm ustası olarak Cenevizli Donar Usta diye birisinden de bahsedilir.

     Urban’ın döktüğü top ve diğer toplar 1452 senesi Ocak ayının sonlarında Edirne’den yola çıkarılmış ve ancak iki ay sonra İstanbul önlerine getirilebilmiştir.

      Edirne'de deneme atışlarının yapılacağı sırada Fatih Sultan Mehmet tellallar çığırtarak halkı uyarmış, bu gürültünün kaynağını haber vermiştir.
      Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u almak için döktürdüğü büyük top "şahi" adını taşır. Bu topun namlusu 91.5cm'dir. 680 kilogram ağırlığındaki güllesinin menzili 1200 metredir. Osmanlı ordusunda daha sonra kullanılan büyük toplara da şahi adı verilmiştir.

1464'te Fatih Sultan Mehmet toplardan kırk iki tanesini Çanakkale Boğazı'nın savunması için Çanakkale Boğazı'na göndermiştir. Yüzyıllarca kullanılmadan kalan toplar 1807 yılında İngiliz donanmasına karşı kullanılmış ve beklenenin aksine kusursuz şekilde çalışan toplar bir İngiliz gemisini vurmuş ve 60 denizciyi etkisiz hale getirmiştir.

         Günümüzde Fatih döneminden 6 tane top kalmıştır. Bunların en büyüğü olan ve İstanbul'da, Boğazlar'da kullanılan "şahi" bugün  İngiltere Portsmouth da Nelson kalesinde sergilenmektedir.(1867 de Abdulaziz bu topu İngiliz Kraliçesi Victoria'ya hediye etmiştir ve karşılığında bizim Çıragan Sarayına en büyük Bohemya kristal avizelerinden biri hediye edilmiştir. ) Diğer toplar ise Harbiye'deki askeri müze bahçesindedir ve bunların çapı daha küçüktür.


Yazan--> Ayşe Nur KARA

25 Aralık 2012 Salı

Einstein’dan Atatürk’e Mektup






“Ekselansları,



OSE Dünya Birliği’nin şeref başkanı olarak, Almanya’dan 40 profesör ve doktorun bilimsel ve tıbbi çalışmalarına Türkiye’de devam etmelerine müsaade vermeniz için başvuruda bulunmayı ekselanslarından rica ediyorum. Sözü edilen kişiler, Almanya’da yürürlükte olan yasalar nedeniyle mesleklerini icra edememektedirler. Çoğu geniş tecrübe, bilgi ve ilmi liyakat sahibi bulunan bu kişiler, yeni bir ülkede yaşadıkları takdirde son derece faydalı olacaklarını ispat edebilirler. Ekselanslarından ülkenizde yerleşmeleri ve çalışmalarına devam etmeleri için izin vermeniz konusunda başvuruda bulunduğumuz tecrübe sahibi uzman ve seçkin akademisyen olan bu 40 kişi, birliğimize yapılan çok sayıda başvuru arasından seçilmişlerdir. Bu bilim adamları, bir yıl müddetle, hükümetinizin talimatları doğrultusunda kurumlarınızın herhangi birinde hiçbir karşılık beklemeden çalışmayı arzu etmektedirler. Bu başvuruya destek vermek maksadıyla, hükümetinizin talebi kabul etmesi halinde sadece yüksek seviyede bir insani faaliyette bulunmuş olmakla kalmayacağı, bunun ülkenize de ayrıca kazanç getireceği ümidimi ifade etme cüretini buluyorum.

Ekselanslarının sadık hizmetkârı olmaktan şeref duyan,


Prof. Albert Einstein”


Einstein’ın “Ekselansları” hitabıyla Atatürk’e gönderdiği 1933 tarihli mektup.


For English:



Yazan--> Ayşe Nur KARA

24 Aralık 2012 Pazartesi

Tarihteki en kısa savaş







         İngiliz-Zanzibar Savaşı (Anglo-Zanzibar Savaşı) Birleşik Krallık ve Zanzibar arasında 27 Ağustos 1896 tarihinde olmuştur. 45 dakikalık bir süre ile kayıtlı dünya tarihinin en kısa süren savaşı rekoruna sahiptir.

        Savaş İngiliz sömürge yönetimi ile istekli olarak beraber çalışmış olan Hamad bin Thuwaini'nin 25 Ağustos 1896 da ölümünden sonra yeğeni Khalid bin Bargash'in askeri darbe ile gücü ele geçirmesiyle patlak vermiştir. İngilizlerin desteklediği başka bir aday Hamud bin Muhammed, daha kolay çalışabileceklerini düşündükleri bir adaydı. İngilizler Bargash'a tahttan çekilmesi için bir ultimatom verdiler. Bargash reddetti ve 2.800 kişilik bir ordu topladı ve sultanın eski silahlı yatı HHS Glasgow limanda demir atmış olarak bekliyordu. Bargash'ın askerleri sarayı korumak için hazırlanırlarken, Kraliyet Donanması sarayın önüne limana beş savaş gemisi topladı.  İngilizler ayrıca krala sadık olan düzenli Zanzibar ordusuna destek vermek için Kraliyet Deniz askerlerinide bölgeye getirmişti. Eski Kraliyet Donanması teğmeni General Lloyd Mathews komutasındaki iki müfrezede yaklaşık 900 asker bulunmaktadır.

        Sultan'ın adada bulunan ABD elçisinin yardımıyla son dakikadaki barış isteme çabalarına rağmen, Kraliyet Donanması verilen ultimatomun ardından saraya 27 Ağustos 1896'da sabah 9'da ateş açmıştır. Glasgow kısa sürede batırılmıştır ve düşmekte olan saray ve artan ölü sayısı nedeniye Bargash hızlı bir şekilde Alman İmparatorluğu konsolosluğuna sığınak olması niyetiyle sığınmış ve geri çekilmiştir. Açılan ateş 45 dakika sonra sona ermiştir.

       İngilizler Almanların eski sultanı ellerine vermelerini talep etmiştir, fakat sultan 2 Ekim 1896'da deniz yoluyla kaçmıştır. 1916 yılında İngilizler tarafından yakalanana kadar Dar es Salaam'da sürgün hayatı yaşamıştır. Daha sonra sultanın Mombasa'da yaşamasına izin verilmiştir ve 1925 tarihinde burada ölmüştür.


For English:

     The Anglo-Zanzibar War was fought between the United Kingdom and Zanzibar on 27 August 1896. With a duration of only 45 minutes, it holds the record of being the shortest war in recorded history.

      The war broke out after Sultan Hamad bin Thuwaini, who had willingly co-operated with the British colonial administration, died on 25 August, and his nephew, Khalid bin Bargash, seized power in what amounted to a coup d'état. The British favoured another candidate,Hamud bin Muhammed, whom they believed it would be easier to work with, and delivered an ultimatum ordering Bargash to abdicate. Bargash refused, and instead assembled an army that consisted of about 2,800 men and the Sultan's former armed yacht H.H.S. Glasgowanchored in the harbour. While Bargash's troops set to fortifying the palace, the Royal Navy assembled five warships in the harbour in front of the palace The British also landed parties of Royal Marines to support the "loyalist" regular army of Zanzibar, numbering 900 men in two battalions led by General Lloyd Mathews, formerly a Royal Navylieutenant.

      Despite the Sultan's last-minute efforts to negotiate for peace via the U.S. representative on the island, the Royal Navy ships opened fire on the palace at 9am on 27 August as soon as the ultimatum ran out. The Glasgow was soon sunk, and, with the palace falling down around him and escalating casualties, Bargash beat a hasty retreat to the German consulate where he was granted asylum. The shelling stopped after 45 minutes.

     The British demanded that the Germans surrender the erstwhile Sultan to them, but he escaped to sea on 2 October. He lived in exile inDar es Salaam until captured by the British in 1916. He was later allowed to live in Mombasa where he died in 1925.



Yazan--> Ayşe Nur KARA

23 Aralık 2012 Pazar

1660 İstanbul Yangını




        İstanbul 4 Temmuz 1660 da tarihin en büyük yangın felaketine uğradı. Öyle ki 49 saat içinde şehrin üçte biri kül oldu. Yangın Unkapanı semtinden başlayarak, Topkapı Sarayı yönüne, Aksaray'dan suralara doğru ve Fatih semtine yayıldı. En az 4000 kişinin öldüğü bu yangında 80.000 ev kül oldu. Yangında su yolları kapandı ve fırınlar çalışmadığı için, halkın büyük bir kısmı aç ve susuz kaldı. Sultan IV. Mehmed'in büyük gayretleri ve yardımlarıyla iki ay içinde Anadolu'dan getirilen ustalarla yanan binaların yerlerine yenileri yaptırıldı. Bu yangında 360 cami ve mescit, 40 hamam, 100 han ve kervansaray, 100 depo, yüzlerce konak, okul, medrese ve tekke yanmıştı.

For English:


    İstanbul came to grief to the largest fire disaster in the historyin July 4, 1660. One-third of the city was destroyed in 49 hours. The fre started in Unkapanı and it spread to Topkapi Palace, Aksaray and Fatih city. At least 4000 people died in this fire and 80.000 houses were destroyed. Water roads were closed and a large part of the public was hungry and thirsty because furnaces did not work. Sultan Mehmed IV. rebuilt new buildings to with the masters who were brought from Anotolia within two mounths. In this fire 360 mosques and prayer rooms, 40 baths, 100 inns and caravanserais, 100 warehouses, hundreds of mansions, schools, madrasas and lodges were burned.



 Yazan --> Ayşe Nur KARA

22 Aralık 2012 Cumartesi

İdamdan önce son namaz






                                     Balkan Savaşı'nda Bulgar zulmü: İdamdan önce son namaz-- The Bulgarian tyranny in the Balkan War: The last prayer before the execution




Minyatür





                                      III.Selim Babusselam önünde bir merasimde





                                        Matrakçı Nasuh'tan Bağdat minyatürü





                               Süleymanname'den düşman atlıları arasında bir deli süvarisi

21 Aralık 2012 Cuma

Avrupalılar'ın kahve ile ilk tanışmaları



         1683 yılında Viyana önlerine gelen Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, şehri alacağından o kadar emindi ki, Viyana'yı aldıktan sonra şehirde yapacağı geçit törenini planlıyordu. Bu nedenle, bu büyük merasimde kullanılacak eşyaları Topkapı Sarayı'ndan çıkarttırmış ve yanına almıştı. Müttefik ordusunun başına Polonya Kralı Jean Sobiesky'nin geçmesiyle, Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'nın bütün hayalleri yıkılmış oldu. Bunun üzerine her şeyini Viyana surlarının önünde bırakan Kara Mustafa Paşa, askerleriyle beraber Belgrad'a doğru çekildi. Geride kalan ne varsa Viyana'yı kurtaran Polonya Kralı Sobiesky'nin oldu. (Bugün Topkapı'da bile bulunmayan bazı parçalar Polonya müzelerinde sergilenmektedir.)


        Bu sırada ilginç bir olay yaşandı:

      
        Hazinelerin yanında çuvallar dolusu çekilmemiş kahve bulunmaktaydı. Kahve çekirdeklerini gören Avusturyalılar, gördükleri çekirdekleri başka bir şey zannederek, '' Türkler meğerse keçi pisliği yerlermiş'' dediler ve kahve çekirdeklerini imha etmeye çalıştılar. Daha önce Osmanlı topraklarında yaşamış bir Viyanalı'nın kahve çekirdeklerini fark etmesi ve Avusturyalılara tanelerin ne işe yaradığını anlatması sonucunda Avrupalılar kahveyle tanışmış oldular.


For English:

     
      When Kara Mustafa Pasha came through Vienna in 1683, he was so sure that he would capture the city and he began to plan the parade the was going to do after the invansion. He brought the necessary objects, which he was taken from the Topkapi Palace. As Jean Sobiesky the King of Poland took the command of the ally armies, Pasha's hopes were broken. Thus, he left all his belongings in front of the Vienna ramparts and he retreated towards Belgrade with his army. Saviour of Vienna, King Sobiesky took all he left. (Today, some pieces not even exhibited in Topkapi Museum are in the Polish museums.)


      Meanwhile an interesting incident had occured: 


       With the treasuries, sacks of coffee seeds were found. When the Austrians saw the coffee. A Viennese man who lived in the Ottoman lands before realised the coffee seeds and told the Austrians what they were. Therefore, the Europeans met with coffee.


Yazan--> Ayşe Nur KARA

Kaynak--> www.osmanli.gen.tr

20 Aralık 2012 Perşembe

İlk Boykot




        Boykot kelimesinin ortaya çıkmasına neden olan Charles Cunningham Boycott ilk boykot eylemini başlatan kişi olarak değil, ilk boykot edilen kişi olarak tarihe geçmiştir.


         Boykot, şartların ya da politikaların onaylanmadığını göstermek için, bir kişi ya da örgütle iş yapmayı toplu halde reddetmektir.

         İrlanda County Mayo'da 1880'li yıllarda eyalet temsilcisi olan Charles Cunningham Boycott, 'boykot'a ismini veren kişidir.


         Boycott İngiliz bir toprak sahibi için çalışıyordu ve kiracılara çok acımasız davranıyordu. Boycott bu davranışlarından dolayı İrlandalı bir eylemci olan Charles Parnell'in hedefi haline geldi. Parnell, Boycott'un yanında çalışanları onunla işbirliği yapmamaya teşvik etti. Daha sonra dükkanlar onun ailesine satış yapmamaya başladı, ardından postane mektuplarını taşımayı bıraktı. Sonunda tüm toplum Boycott ailesine tavır aldı. Bu toplu hareket de boycott (boykot) olarak anılmaya başlandı. Bu kelime hemen hemen tüm Avrupa dillerinde ve dünyada kullanılmaktadır.


Yazan--> Ayşe Nur KARA

19 Aralık 2012 Çarşamba

Kanuni Sultan Süleyman'ın Tuğrası



     Kanuni Sultan Süleyman'ın Tuğrası,Zigetvar/Macaristan---(Tuğra) Signature of Sultan Suleiman the Magnificent,Zigetvar /Hungary   
    



18 Aralık 2012 Salı

Ay-yıldızın cazibesi




         Hilal hem Doğu hem de Batı Avrupa'daki armalarda kullanılan simgelerdendi. Örneğin, ay-yıldızı motifi modern Türkiye Cumhuriyeti'nden çok önce Leh Tornowski ailesinin armasında birarada kullanılmıştı. Simge olarak hilal birçok Osmanlı askeri flamalarında sıklıkla kullanılan simgelerdendi. Birçok Osmanlı sancağında hilal motifinin yanısıra başka simgeye ve özellikle çiçek motiflerine rastlanır. Ancak 1699'da Karlofça Antlaşması'nın imzalanmasıyla Osmanlılar hilali benimsemiş olmalıdır. 18.yy.dan itibaren Osmanlılarla bağlantısı olduğu düşünülen her şey neredeyse hep bir hilal motifiyle süslenmiştir.


  For English:

        Crescent used in both Eastern and Western Europe. For example, the crescent-star motif was used together as an emblem of Tornowski Polish family before the modern Republic of Turkey. Crescent as a symbol was used in frequently many Ottoman military flags. Many Ottoman sanjaks were inclueded in crescent motifs and floral motifs. However, the crescent was adopted by Ottoman after the singing of the Treaty of Karlowitz in 1699. Everything that has been thought to have a connection with Ottomans since 18 th century is almost adorned with a crescent motif.


Çeviren--> Ayşe Nur KARA

Kaynak--> NTV Tarih , Mayıs sayısı syf:58

17 Aralık 2012 Pazartesi

İlk Türk Uçağının Uçuşu


      



      İlk Türk uçağının uçuşu, Sultan Mehmed Reşad'ın 27 Nisan 1912 tarihindeki cülus töreninde yapılmıştır.

       Bir Fransız okulu olan Bleriot Uçuş Okulu'ndan 1912 yılında mezun olan Yüzbaşı Feza ve Teğmen Kenan Bey, Tayyare mektebinde göreve başlamışlardı. Bu iki pilotun, Fransa'dan yeni alınan Deperdessin marka iki adet çift kişilik bir uçakla deneme uçuşu yapmalarına karar verilmişti. Fakat şiddetli bir fırtına sonucu Yeşilköy'de bulunan uçakların üzerindeki sundurmalar yıkılarak, uçaklar kullanılmayacak hale gelmişti. Bu nedenle alınan bu ilk uçaklar uçurulamamış, bunun üzerine birkaç ay sonra, Fransız uçak fabrikasıyla yapılan sözleşmeyle 30.000 franka yeni bir uçak satın alınmıştı. Uçağın 27 Nisan'da yapılacak olan cülus törenindeki şenliklere katılması isteniyordu. 26 Nisan'da pilot Gordon Bell idaresinde İstanbul'a gelen uçak, Yeşilköy'den havalanarak İstanbul üzerinde 45 dakikalık bir deneme uçuşu yaptı. Cülus törenine katılmak için gelen Mehmed Reşad, törenin yapılacağı yer olan Hürriyet-i Ebediye tepesine (Okmeydanı) ulaştığında, Gordon Bell tarafından kullanılan uçak da 13.20'de Yeşilköy'den havalanmış, 13.30'da tören alanına ulaşarak tören kıtaları üzerinde resmi geçite katılmıştır.

For English:
           The first Turkish aeroplane flew on the 27th of April 1912, in the salary ceremony (culus toreni) of Sultan Mehmed Resad.
            
           Two pilots, Captain Feza and Lieutenat Kenan, who were graduated from Bleriot, a French school, in 1912, started to lecture in Tayyare Mektebi (School of Air Forces). These two pilots were allowed to fly with one of the two Deperdessin planes, which were bought from France. Unfortunately, after a severe storm, these two planes were damaged in Yesilkoy and they became out of use. Several months later, a contract was made with a French factory, and a new plane for 30.000 franks was bought. This plane was maintained to participate in the salary celebration (culus toreni) on 27th of April. The plane was brought to Istanbul on 26th of April, by Gordon Bell and made a 45-minute test flight over Istanbul. By the time Sultan Mehmet Resad’s arrived to the ceremony in Hurriyet-i Ebediye hill (Okmeydani), the plane flew on 13:20 from Yesilkoy and arrived to the ceremony on 13:30 and participated in the official parade.

Yazan--> Ayşe Nur KARA

Kaynak--> www.osmanli.gen.tr

16 Aralık 2012 Pazar

Asakir-i Mansure-i Muhammediye




     Yeniçeri Ocağı'nın kaldırılması üzerine, Sultan II. Mahmut' un emriyle kuruldu. Yeni eğitim kurallarıyla yetiştirilen, askerlik kurumuna verilen addır. Bu yapının başına ilk olarak "Serasker" unvanıyla eski Yeniçeri ağalarından Ağa Hüseyin Paşa getirildi. 


    Asakir-i Mansure-i Muhammediye Tertip adı verilen sekizer birlikten meydana gelir. Her tertibin başında "binbaşı" adında bir komutan bulunurdu. Bu binbaşılar "baş binbaşı" ya bağlıydı. Her tertip on altı "saf" tı. Her saf bir yüzbaşının komutasındaydı. Her yüzbaşının ikişer "mülazim" yardımcısı vardı. Her tertipte bir top bulunurdu. Toplara "topçubaşı" denilen bir subay komuta ederdi. On altı saftan oluşan tertiplerin sekizi sağ ve sekizi sol olmak üzere ikiye ayrılmıştı. Bunlara "sağ kolağaları" ve "sol kolağaları" atanmıştı. 

     İki yıl sonra bu örgüt yeniden düzenlendi ve  "tertip" lere "alay" ve komutanlarına "miralay" denildi. "Saf" deyimi "bölük" olarak değiştirildi. Her alay binbaşı komutasındaki üç taburdan meydana getirilmişti. Sol ve sağ kolağası adını alan iki subay, bir katip, bir sancaktar, her bölüğe "yüzbaşı" ve "mülazim" lerden ayrı olarak bir "başçavuş" ve bir "bölük emini" atanmıştır. Her alayda "miralay" yardımcısı bir "kaymakam" bulunurdu. İki alay bir "mirliva" nın ve üç alay bir "ferik" in komutası altındaydı. Miralayın üstü subaylara "paşa" denirdi. Asakir-i Mansure-i Muhammediye' nin en büyük komutanı "müşir" di

For English:

        It is an army corps which were established by the command of Sultan Mahmud II; after the abolition of the Janisary Corps. The target of this new military institution was to create a modern, very well educated army. At first, Aga Huseyin Pasha, one of the commanders of the Janisary Corps was appointed as the commander-in-chief of this army.





     Asakir-i Mansure-i Muhammediye consists of eight units, each one them is called a disposition. Each of these dispositions were commanded by a major. These majors were under the command of “the head major”. Each disposition consisted of sixteen ranks. Each rank was within the authority of a captain. Each captain had two lieutenant assistants. There was a artillery in every disposition. These were commanded by an officer named “head-artillery”. The disposition, that consisted of sixteen ranks was divided into two; eight were on the left and the other eight were on the right. They were commanded by left and right adjutant-majors.

      Two years later this institution was reorganised; “dispositions” were transformed in to the “regiments” and the “commanders” began to be called as “colonel”. “Company” replaced “rank”. Each regiment consisted of three lines commanded by an major. Two adjutant-majors, a clerk, a stand bearer and apart from the captains and two lieutenants, a sergeant were appointed to each company. In each regiment there were an assistant of colonel and a lieutenant-colonel. Two regiments were commanded by a brigadier-general and three regiments were commanded by a general of division. The officers that were above the colonel were called pashas. The most important commander of “Asakir-i Mansure-i Muhammediye” was “Field-Marshall”.

Yazan--> Ayşe Nur KARA

Kaynak--> www.osmanli.gen.tr

15 Aralık 2012 Cumartesi

Orhan Bey'in Tuğrası



Orhan Bey'in Tuğrası- Tuğra(signuture) of Orhan Bey





                                                                                        

Osmanlı Sultanları ve Ölüm Sebebleri

Sultan
Ölüm Tarihi ve Yeri
Ölüm Sebebi
I. Osman
1324-Söğüt
Felç/Nikris
Orhan
4.1360-Bursa
Depresyon/Nikris
I. Murad
6.1389-Kosova
Suikast
I. Bayezid
10.03.1403-Akşehir
İntihar (Zehir)
I. Mehmed
26.5.1421-Edirne
Dizanteri/Zehir?
II. Murad
3.2.1451-Edirne
Felç
II. Mehmed
3.5.1481-Maltepe
Nikris/Zehir?
II. Bayezid
26.5.1512-Dimetoka
Depresyon/İntihar/Suikast?
I. Selim
22.9.1520-Çorlu
Kanser
I. Süleyman
7.9.1566-Sigetvar
Felç
II. Selim
15.12.1574-İstanbul
Çarpma
III. Murad
16.1.1595-İstanbul
Felç/Taş
III. Mehmed
22.12.1603-İstanbul
Depresyon/Felç
I. Ahmed
22.11.1617-İstanbul
Tifüs
I. Mustafa
20.1.1639-İstanbul
Zihinsel Hastalık
II. Osman
20.5.1622-İstanbul
İdam
IV. Murad
9.2.1640-İstanbul
Siroz
İbrahim
18.8.1648-İstanbul
İdam
IV. Mehmed
6.1.1693-Edirne
Nikris/Depresyon/Zehir?
II. Süleyman
22.6.1691-Edirne
Zayıflık
II. Ahmed
6.2.1695-Edirne
Zayıflık,Depresyon/Felç
II. Mustafa
29.12.1703-İstanbul
Zayıflık
III. Ahmed
1.7.1736-İstanbul
Genel/Zehir?
I. Mahmud
14.12.1754-İstanbul
Felç
III. Osman
30.10.1757-İstanbul
Felç
III. Mustafa
21.1.1774-İstanbul
Kalp Yetmezliği
I. Abdülhamid
7.4.1789-İstanbul
Felç
III. Selim
28.7.1808-İstanbul
İdam
IV. Mustafa
16.11.1808-İstanbul
İdam
II. Mahmud
1.7.1839-İstanbul
Siroz
I. Abdülmecid
25.6.1861-İstanbul
Tüberküloz
Abdülaziz
4.6.1876-İstanbul
İntihar
V. Murad
29.8.1904-İstanbul
Diyabet
II. Abdülhamid
10.02.1918-İstanbul
Kalp Yetmezliği
V. Mehmed
2.7.1918-İstanbul
Kalp Yetmezliği
VI. Mehmed
15.5.1926-San Remo
Kalp Yetmezliği






For English:



Sultan
Date and Place of Death
Cause
Osman I
1324-Sogut
Apoplexy\Gout
Orhan
4.1360-Bursa
Gout\Depression
Murad I
6.1389-Kosova
Assassin
Bayezid I
10.03.1403-Aksehir
Suicide (poison)
Mehmed I
26.5.1421-Edirne
Dysentery/Poison ?
Murad II
3.2.1451-Edirne
Apoplexy
Mehmed II
3.5.1481-Maltepe
Gout/Poison?
Bayezid II
26.5.1512-Dimetoka
Depression/Suicide/Asassin?
Selim I
22.9.1520-Corlu
Cancer
Suleyman I
7.9.1566-Sigetvar
Apoplexy
Selim II
15.12.1574-Istanbul
Alcohol
Murad III
16.1.1595-Istanbul
Apoplexy
Mehmed III
22.12.1603-Istanbul
Depression/Apoplexy
Ahmed I
22.11.1617-Istanbul
Typhus
Mustafa I
20.1.1639-Istanbul
Mental Ilness
Osman II
20.5.1622-Istanbul
Execution
Murad IV
9.2.1640-Istanbul
Cirrhosis
Ibrahim
18.8.1648-Istanbul
Execution
Mehmed IV
6.1.1693-Edirne
Gout/Depression/Poison?
Suleyman II
22.6.1691-Edirne
Thinness
II. Ahmed
6.2.1695-Edirne
Thinness,Depression/Apoplexy
II. Mustafa
29.12.1703-Istanbul
Thinness
Ahmed III
1.7.1736-Istanbul
Posion?
Mahmud I
14.12.1754-Istanbul
Apoplexy
Osman III
30.10.1757-Istanbul
Apoplexy
Mustafa III
21.1.1774-Istanbul
Hearth Attack
Abdulhamid I
7.4.1789-Istanbul
Apoplexy
Selim III
28.7.1808-Istanbul
Execution
Mustafa IV
16.11.1808-Istanbul
Execution
Mahmud II
1.7.1839-Istanbul
Cirrhosis
I. Abdülmecid
25.6.1861-Istanbul
Tuberculosis
Abdülaziz
4.6.1876-Istanbul
Suicide
Murad V
29.8.1904-Istanbul
Diabetic
Abdulhamid II
10.02.1918-Istanbul
Hearth Attack
Mehmed V
2.7.1918-Istanbul
Hearth Attack
Mehmed VI
15.5.1926-San Remo
Hearth Attack


Yazan--> Ayşe Nur KARA