Engizisyon Nedir?

Engizisyon mahkemelerini papazlar idare ediyor, bütün muamelatları
gizli yapılıyordu. Papa Üçüncü İnnoceutius, Engizisyonun öncülerindendir.
Suçlanan kimsenin avukatı veya kendisini müdafaa edecek bir sözcüsü olmazdı ve
suçlamaların kim tarafından yapıldığını öğrenmek hakkı yoktu. Engizisyon ruhban
cemiyetinin verdiği cezalar içinde "Haçlı seferlerine katılma gibi"
cezalar da vardı. Sanıklarda pişmanlık duygusu görülmezse, cezası yakılarak
öldürülmekti. Eğer suçlanan kişi ölmüş ise, onu mezar bile Engizisyondan
kurtaramaz. Ölü mezardan çıkarılıp cesedi yakılır, mirasına da el konurdu.
Almanya’da engizisyonun korkunç temsilcisi Konrad Von Malburg oldu. Mary Tuder,
Engizisyon Mahkemelerinin İngiltere’de kurulmasına çalıştı. İtalya’da Üçüncü
Paulus zamanında engizisyon faaliyetleri devam etti.
Engizisyon mahkemeleri yalnız Hristiyanlıktan çıkanları değil,
bütün aydınları yok ediyor, fennin ve ilmin ortaya koyduğu yenilikleri günah sayıyordu. Dünyanın küre şeklinde (yuvarlak) olduğunu ve
döndüğünü Müslümanlardan öğrenerek, Avrupalılara nakleden Galileo bile bu
beyanatından dolayı yetmiş yaşlarındayken Engizisyon Mahkemelerine sevk edilmiş, hapishanede gözleri kör olmuştur.Daha sonra sözünü resmen
geri alarak kurtulabilmiştir.
Engizisyon mahkemelerinin İspanya’daki zulmü daha büyük olmuştur.
1232 tarihinden başlayarak Engizisyon cemiyeti, İspanya’nın her tarafında birer
şube açtı. Müslümanlara, Yahudilere, bunlara taraftar, sevgisi olanlara ve
savaşlarda Müslümanlara yardım edenlerin Hristiyanlara yapmadıkları zulüm
kalmadı. 1492’de son İslam devleti yıkıldıktan sonra Kral Ferdinand ve karısı
Elizabeth, İspanya’daki Müslüman ve Musevilerin tamamını yok etmek için,
engizisyonu had safhaya çıkardılar. İspanya’daki Yahudilerle Müslümanlar
tamamen imha edilinceye kadar bu mahkemelerde süründüler, oğlunu bile bu
mahkemelerde idama mahkum ettiren İspanya Kralı Beşinci Ferdinand,
"İspanya’da artık ne Müslüman, ne de dinsiz kaldı." diye iftihar
etmiştir.
Engizisyon mahkemeleri insanlık tarihinin lekesi, Hristiyanlığın yüz
karasıdır. İspanya’da engizisyonu Napolyon Bonaparte 1807 (H. 1222) senesinde
bin bir zorlukla kaldırmış, onun düşmesinden sonra, tekrar canlanan bu vahşet,
bir müddet daha devam ederek tarihe karışmıştır.Sayısı pek fazla olan
Engizisyon Mahkemelerinin kaç kişiyi ölüme mahkum ettiği kat’i olarak
bilinmemekte ise de
milyonları geçtiği muhakkaktır. Çünkü yalnız İspanya’da küçük bir
Engizisyon Mahkemesi 28.000 kişiyi ölüme mahkum etmiştir.
Engizisyon Mahkemelerinin İşkence Aletleri
Kafa Ezici: Kurbanın kafası kase
biçimli başlığa yerleştirilir, çenesi de alt tarafındaki çubuğa dik gelecek
şekilde oturtulur. İşkenceci , vidayı yavaş yavaş çevirir ve suçlunun kafası
sıkışmaya başlar. Kase ve çubuk birbirine yaklaştıkça ilk başta dişler kırılır.
Daha sonra kafası kırılan suçlu yavaş ve ağrılı bir biçimde ölür. Bu alet
orta çağda, özellikle İspanyol engizisyonunda kullanılmıştır. Kafa eziciyle
yapılan işkence yarım bırakıldığında suçlanan kişinin göz, çene ve beyninde
hasar kalabiliyordu.

Gergi:Mahkumun eklemlerini yerinden çıkartmak için tasarlanan bu alet tahta bir çerçeve, ikisi alt tarafa sabit ve ikisi de üst kısma kulplarla bağlanmış olarak üzere 4 halattan oluşuyordu. Üst taraftaki kulplar çevrilemeye başlandığında kollar gerilir, kemikler kırılır. İşleme devam edildiğinde kollar ve bacaklar yerinden çıkmaya başlar ve kopmayla sonuçlanır. Daha sonraları gergi aleti geliştirilerek çiviler eklenmiştir. Suçlu direndiği takdirde
çiviler vücuduna batıyordu.
Yahuda'nın Beşiği (Judas Sandelyesi ):Kazığa oturtmanın benzer bir yöntemidir. Suçlu piramit şeklindeki kazığa, vajinası yada anüsüne denk gelecek şekilde oturtulurdu. Yukarıdan aşağıya ağırlık verecek şekilde iplerle bağlanan suçlunun giderek açılan vajina yada anüsü ölüme kadar devam eder. İşkencenin utanç boyutunu arttırmak içinde tamamen çıplak bırakılır. Bazen ölümü hızlandırmak veya acısını arttırmak için kurbanın ayaklarına ağırlık bağlanırdır. Bu alet her türlü hijyenden yoksun olduğu için suçlu birde enfeksiyonun verdiği acıyla da baş etmek zorunda kalır.
Iron Maiden ( Demir Bakire- Nurember Bakiresi): Bir çok tipi bulunan bu alet ilk olarak Nuremberg’ de ortaya çıkmıştır. Mumya tabutuna benzeyen bu aletin içinde demirden sivri çiviler bulunmaktaydı. Bu çiviler hayati organlara denk gelmezdi. Çünkü amaç yavaş ve acı veren bir ölümdü. Suçlu kişi bu tabutun içinde ayakta durmak zorundaydı, ayakta durmaktan yorulduğunda vücuduna batan çiviler yaralarını daha derin hale getirmekteydi.
İşkence Tekerleği ( Catherina Tekerleği ):Suçlu tahta bir tekerleğin üzerine kolları ve bacaklarından
bağlanır, her zaman da ölümle sonuçlanırdı. İşkencelerin en uzun süreni bu
yöntemle olanıydı. Tekerlek yavaşça döndürülür, işkenceci demirden sopasıyla
suçlunun kol ve bacaklarını kırardı. Kol ve bacaklar iyice ezildiğinde suçlu bu
şekilde ya tekerleğin üzerinde bırakılır kuşların canlı canlı kurbanı yemesi
sağlanır, ya da yüksek bir kazığa konur susuzluktan ölmesi sağlanırdı. Bu
şekilde infaz edilen suçlu günlerce acı çekerdi.
Testere İşkencesi : En çok kullanılan ve kolayca her yere kurulabilen işkencelerden biridir. Suçlu kafası aşağı sarkacak şekilde ayak bileklerinden bir askıya bağlanır bütün kanın beyne akması sağlanırdı. Eller arkadan bağlanır direnmesi engellenirdi. Kan akışı sağlandığında suçlu bacaklarının arasından kesilmeye başlanırdı. Baş aşağı olduğu için suçlunun bilinci uzun süre kaybolmaz ve acı çekmesi sağlanırdı. Zina, ayaklanma, büyücülük, itaatsizlik, hırsızlık gibi suçlardan hüküm giyenlere uygulanırdı. Bu infaz yönteminin çok uygulanmasının nedeni kullanılan aletlerin hemen her evde bulunabilmesi ve hızlı bir şekilde uygulanabilmesidir.


Garotte : İspanya’ da ortaya çıkmıştır. Dünyada benzerleri kullanılmıştır ancak İspanyolların geliştirdikleri daha özellikli ve kapsamlıdır. Demirden yapılan tasma biçimindeki boyunluğun arka tarafında omuriliğe denk gelecek şekilde yapılmış vidalı yada çivili bir demir parçası bulunur. Maksat suçluyu konuşturmaktır. İspanyol modelinde ise suçlunun omuriliğini sıkıştırıp, dayanılmaz acılar içerisinde yavaşça ölmesi sağlanırdı.
Metal Kafes ( Tabut ) : Suçlu insan biçimindeki kafese koyulur, güneş alabileceği şekilde bir ağaca yada direğe asılırdı. Çevresinden geçen insanların zaman zaman taş attıkları olur, akbaba ve kuşlar saldırırlardı. Tüm bunlara ek olarak suçlu yorulduğu halde oturamazdı.




Ezme : Suçlu yere yatırılır ve üzerine aşamalı olarak ağır taşlar koyulurdu. Cellat bu süreyi istediği gibi uzatabilirdi. İşkence sonucu suçlu nefessiz kalarak ölürdü.
Sarkaç : İşkence masasına yatırılıp bağlanan suçlunun üzerine çok büyük ve ağır bir balta sallandırılıp yavaş yavaş ip sarkıtılıyor. Her sarkıtılmada suçlunun vücudu doğranıyor.
Tüm bu işkencelerin dışında kırbaçlamak,
falaka, metalden sıcak ayakkabı giydirip etlerin kemikten ayrılmasını sağlamak,
demirden sıcak elbise giydirmek, canlıyken derinin yüzülmesi, iç organların
çıkarılıp suçlunun görebileceği şekilde yakmak, burnundan yada ağzından ölene
kadar su vermek, ayakları ve elleri bağlanmış şekilde boyunlarına ağır taş
bağlamak yada çekiçle vurmak, kulak, burun,dudaklar, cinsel organ gibi uzuvları
kesmek, saat başı vücudun herhangi bir yerine çivi çakmak, gözleri çıkarmak,
dilini kesmek, aç bırakmak, cıva veya kızgın yağ içirmek, kol ve bacakları
bağlanan suçluyu ayrı yerlere koşturulan atlarla parçalamak, parmak kırma
aletiyle parmakları kırıp kopartmak, vahşi hayvanlara atılma, bekaret kemerleri
gibi işkenceler de uygulanıyordu.
Yazan--> Ahmet TUNCEL
Kaynak--> http://www.sanatvetarih.net
http://engizisyon.nedir.com/#ixzz2IcyMrNk5
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder