10 Nisan 2013 Çarşamba

Osmanlı Padişah Tuğraları




     Tuğra, an’aneye göre Oğuz Hanın tahrirî alâmeti imiş; bazı Türk âlimleri bu tabirin, efsanevi bir kuş olan (Tuğrı) dan geldiğini ve bu kuşun Oğuzların büyük Hâkanının arması olduğunu kabul ediyorlarsa da mehaz göstermiyorlar. Tuğrayı büyük Selçukilerde, Anadolu Selçukilerinde, Anadolu Beyliklerinde, Memlûklerle Osmanlılarda da görmekteyiz. Osmanlı Tuğraları sonradan arma şeklini alarak paralarda, resmî binalarla resmi kağıtların üzerinde ve hüviyet varakalarında da kullanılmak suretiyle taammüm etmiştir.

     Tuğra’nın Farsçası (Nişan) ve Arapçası (Tevkî) dir. Osmanlılarda Tuğra, hükümdarın ismini havi alâmeti demektir.

     İlk Tuğrayı Osmanlı Hükümdarı Orhan Bey’de görüyoruz. Yukarıdan beri verilen izahat tuğranın büyük Selçukilerden itibaren ne suretle yayıldığını göstermiş olduğundan bunun Osmanlılara Anadolu Selçukileri veya hemhudut olan Anadolu Beylikleri vasıtasiyle geçtiğine şüphe yoktur. O halde Tuğra’nın, Birinci Murad Beğin pençe ve parmaklarının resmi olduğu hakkındaki efsanenin bir kıymeti kalmamıştır. Daha sonra birinci Murad Beğden itibaren Hükümdarın kendi adı ile babasının adından terekküp eden tuğralı imzaları görülmektedir.

     Tuğralarda hükümdarların isimleriyle babalarının adları vardır; bundan başka on sekizinci asır ortalarına kadar Padişahın babasının adının sonuna (Hân) sıfatı ilâve edilmektedir. Hükümdarın ismi tuğranın en altına yazılır. Bu ismin son harfinin az yukarısından başlıyarak sola doğru gidip bir kavis teşkil eden () kelimesi ve hükümdar isminin üzerine de babasının adı konur ve Hân kelimesinin () nunu da ikinci bir kavis teşkil ederdi en üstten geln (muzaffer) in (   R) harfi sağdan sola ve kavsin ortasına doğru bir kol teşkil ederek uzanır ve bunun üzerine de (   daima) ibaresi konurdu. Alttaki birinci kavsin genişliği daha büyük olup ikinci kavis anın içerisinden dönmektedir; her iki kavsin uçları tuğranın flama veya koliarının içerisinden geçerek sağda ve en sonda darala darala nihayet birbirlerine bitişirlerdi.

     Evvela Berat, Menşur ve Fermanların üzerlerine çekilen tuğra daha sonra paralarda ve yine bu ilk devrelerde (on beşinci asır) defterhane defter ve kayıtları başında ve daha sonra ise bir arma olarak senetlerle pullar ve Bayrak, Nüfus tezkeresi, damga resmi kağıdı üzerinde ve bainalarda görülmek suretiyle umumileşmiştir.

     Osmanlılarda tuğranın ilk şekline dair bu izahatı verdikten sonra tuğra çekmek selahiyeti hakkında kısaca malumat verelim. Osmanlılarda tuğrayı Nişancı veya Tevkiî denilen ve ilk devirlerde Divânı Hümâyun Dairesinin şefi olan Tuğraî çekerdi. Bunun memuriyeti hakkında Osmanlı vesikalarında Tuğraî, Tevkiî ve Nişancı tabirlerinin her üçü de kullanılmıştır; bu hususta bir kaide yoktur. On altıncı asrın ilk yarısından sonra Tuğraî tabiri kullanılmamış ve on sekizinci asırdan itibaren ise (Tevkiî) ıstılahı teammüm etmiştir.


Kaynak--> http://www.ttk.org.tr





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder